Anne Baba Ebeveyn Olmak

ANNE VE BABA- EBEVEN OLMAK
1. ANNE VE BABA KONUSU NEDEN ÖNEMLİ?
a. ALLAHIN EMRİ
b. ALLAHIN RIZASININ SEBEBİ
c. CENNETE GİRİŞ ANAHTARIMIZ
وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَا أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا .وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
“Yüce Rabb’ın şöyle emretti; Yalnız Allah’a ibadet edeceksiniz, ana-babalarınıza iyilik yapacaksınız. Şayet bunlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlarsa sakın onlara “öf ” dahi deme, yüzlerine bağırma, onlara tatlı söz söyle. Onlara, merhamet belirtisi olarak tevazu kanadını aç da, “Ya Rab, küçüklüğümde bana şefkat gösterdikleri gibi, sen de onlara merhamet et” de “(İsrâ, 17/23-24)
Bu ayeti kerime bize birçok ders vermektedir:
1. Anne babaya ihsanda bulunmak
2. Anne babayı yanımızda bakmak
3. Anne babaya “öff” dememek
4. Anne babaya karşı ilgisiz davranmamak
5. Anne babaya tatlı/ gönül alıcı söz söylemek
6. Anne babaya karşı şefkat ve merhametle davranmak
7. Anne babaya duada bulunmak
8. Anne babanın çocuklarını şefkatle büyütmesi
9. Anne babanın çocuklarını küçükken terbiye ederek yetiştirmesi
Anne babaya gençliklerinde iyilik etmek mendup olduğu halde ihtiyarladıkları zamanda onlara yardım etmek farz kılınmıştır.
Allah kendisine ibadetten sonra ikinci derecede anne ve babaya iyilik yapılmasını emretmiş, hadislerde peygamber efendimiz Allah’ın rızasını kazanmaktan sonra en faziletli amelin ana ve babanın rızasını kazanmak olduğu bildirilmiştir.
Bu sebeple her Müslüman ana babasına karşı görevlerinin bir iman borcu olduğunu bilmek zorundadır.
رِضَى الرَّبِّ فِي رِضَى الْوَالِدِ وَسَخَطُ الرَّبِّ فِي سَخَطِ الْوَالِدِ
“Allah’ın rızası, ana-babanın rızasında; Allah’ın gazabı da ana-babının kızmasındadır”. (Tirmizi, Birr, 3)
أَنَّ رَجُلًا قَالَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ مَا حَقُّ الْوَالِدَيْنِ عَلَى وَلَدِهِمَا قالَ هُمَا جَنَّتُكَ وَنَارُكَ
Ebu Umame (R.A.) der ki, birisi: “Ya Rasulellah! Ana babanın evladı üzerinde ne hakkı vardır?” diye sorunca Resul-i Ekrem (s.a.v.):
“Onlar ya senin Cennetin, ya da Cehennemindir.” (Onlara iyilik yaparsan cennete, kötülük yaparsan cehenneme girersin) buyurdular. (Terğib ve Tergib, C.5, S.114, Huzur Yayınevi)
2. DÜNYAYA ÇOCUK GETİREREK CENNET AYAKLARININ ALTINA SERİLEN ANNE KİMDİR?
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْنًا عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فٖى عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ لٖى وَلِوَالِدَيْكَ اِلَیَّ الْمَصٖيرُ
“Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır”. (Lokman, 31/14).
1. Hamilelik
2. Doğum,
3. Süt meselesi
Allahın rahim sıfatını kuşanıp doğum yapan kadın:
• Ailenin bir parçası olacak çocuğu aylarca karnında taşıyan,
• Dünyaya getirirken ölüm tehlikesiyle baş başa kalan,
• Kuvvetinden kuvvet katarak yavrusunu sütüyle besleyen,
• Gündüzleri huzursuz, geceleri uykusuz kalarak evladının gözyaşlarını dindiren,
• En gerekli temizliklerini seve seve yapan,
• İrili ufaklı çocukların en usandırıcı bunaltıcı gürültülerine ve münasebetsizliklerine sabır ve sebat gösteren,
• Yemeyip yediren, içmeyip içiren,
• Koruyup kollayarak tehlikelerden uzak tutan,
• Yavrusunun hastalığı ile mahzun, neşe ve sevinci ile memnun olan,
• Şefkat ve merhametini sevgiyle yoğurarak terbiye veren,
• Karşılıksız öğreten ve öğrenen varlık, (sabrı, tahammül etmeyi, sevilmeden sevmeyi, karşılıksız vermeyi, fedakarlığı öğrenir çocuğundan)
• Çocuğuna toz kondurmayan…. Bir varlığın adıdır anne…
“Anam-babam çok şefkatsiz, onlara nasıl itaat edeyim” diyen bir kimseye, Resulullah (s.a.v) buyurdu ki:
“Anan seni 9 ay karnında gezdirdi. 2 yıl emzirdi. Seni büyütünceye kadar koynunda besledi ve kucağında gezdirdi. Baban da seni büyütünceye kadar birçok zahmete katlandı. İdare ve maişetini temin etti. Sana dinini, imanını öğretti. Seni islam terbiyesi ile büyüttü. Şimdi nasıl olur da, şefkatsiz olurlar? Bundan daha büyük ve kıymetli şefkat olur mu?”
إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَ عَلَيْكُمْ عُقُوقَ الْأُمَّهَاتِ وَمَنْعًا
Muğire ibn Şu’be (R.a.) Peygamber efendimizden şöyle rivayet etmiştir: “Allah size, annelerinize itaatsizliği… Haram kıldı.” (Buhârî, Edeb, 4).
Ana başa tâc imiş, her derde ilac imiş, Her evlâd kuş olsa da, anaya muhtaç imiş.
3. HAKKI ÖDENEMEYECEK HAZİNE OLAN BABA KİMDİR?
• Çocuğun dünyaya gelmesine vesile olan,
• Çoluk çocuğunu yaşatmak,
• Kimseye muhtaç etmemek, el eline baktırmamak için
• Gecesini gündüzüne katarak helal rızık peşinde koşan,
• Cehennem ateşinden koruyan,
• Akşam eve geldiğinde şefkat, merhamet ve sevgi duyguları ile
• Güler yüz ve tatlı bir dil ile bağrına basarak çocuğun saçlarını okşayan bir aile reisi….
Kuranı kerimde bize tanıtılan örnek babalar mevcut
• İlk baba Adem ve evladıyla imtihanı
• Hz Nuh ve evlatlarıyla imtihanı
• İbrahim peygamberin hayatında babası Azer ve oğulları İsmail ve İshak’la ilişkisi
• Hz. Yakup oğulların babası olarak anlatılır
• Hz. Şuayb iffetle yetiştirilen kızların babası olarak anlatılır
• Hz. Lokman ile evlat ilişkileri anlatılır
Oysa Kuran, Tahrim suresi 6. Ayeti kerimede ifade edilen asıl babadır: Babanın sorumluluğu ailenin reisi olarak sorumluluğunu üslendiği kimseleri, cehennem ateşinden koruyan adamdır.
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا قُوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْلٖيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلٰئِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللّٰهَ مَا اَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ
“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” ( 66.6 )
Baba olarak üzerine düşen görevi başka yerlere havale etmekle; Kuran kursuna, okula, din görevlilerine vs. kurtulamazsın.
4. NASIL BİR ANNE VE BABA OLMALI?
• Allah’ı tanıyan ve
• Salih ve Saliha kavramlarına uyan,
• Kuran ahlakıyla ahlaklanmış,
• Örnekliğini efendimizden alan, ashabı kiram gibi olma yolunda gayret sarf eden
• Bilgi ve eğitime sahip,
• Evlerine hidayeti taşıyıp yayan
• Günahlarda ısrar etmeyen ve
• Salih amellerle tanınmış kimseler olmalıdır.
Aile kurulurken erkeğin dünyada sahip olabileceği en değerli şeyin saliha bir kadın olduğunu efendimiz bildirirken annenin ne kadar önemli olduğunu da aslında vurgulamıştır. Allah’ın “rahim” sıfatını kuşanacak olan anne, bunu taşıyacak bir imana, bilgiye ve samimiyete sahip olmalıdır. Her iki birey adalet vasfına sahip, sevgi ve şefkatle yoğrulan, tek yürek gibi hareket eden ve her daim Allah ile beraber olduğunun bilincine sahip olmalıdırlar.
5. ANNE VE BABALIK GÖREVİNİN GEREKLERİ NELERDİR?
a. İmanla Yoğrulmuş Bir Hayat Yaşamak Ve Yaşatmak
b. Sevgi Ve Merhametin Hâkim Olduğu Bir Gönül İnşa Etmek
c. Aile Bireylerini Helal Lokma İle Gıdalandırmak
İmam Şafii, İmam-I Azam, Bediüz Zaman
d. Kuran Ahkâmı Ve Ahlakının Hâkim Olduğu Bir Hayat İçinde
e. Günahlardan Sakınılan Yaşantı sunmak
f. Cehennem Ateşine Siper Olacak Anlayışla aile bireylerini yetiştirmek
g. Adaletin Tesis Edildiği, Herkese Eşit Muamelede Bulunulan, Çocukları Arasında Ayrım Yapılmayan Bir Ev
h. Yarınlarına Çiçekler Açan Gönülleri Dualarımızla Desteklemeliyiz
Arafat evimizde, kabe evimizde, duanın kaynağı evimizde
Peygamberimiz (SAV): “Üç dua var bunların kabul olacağında şüphe yoktur: Mazlumun (haksızlığa uğramış olan kimsenin) duası, misafirin (ikramını gördüğü kimseler için) duası ve anne-babanın çocuklarına olan duasıdır.” buyurmuşlardır.
i. İslam Edep Ve Adabının Yaşanıldığı Bir Yuvamız olsun
j. Göz Bebeği Olacak Salih Ve Salihaların Yetiştirildiği Bir Ortam (Furkan 74/ Lokman 13-19)
k. Cenneti Ayaklarımızın Altında Hissettirecek Davranışları Sergilemek
Eden Bulur
Hz. İsa Aleyhisselam, bir gün yolda yürürken bir gencin, aksakallı, ihtiyar bir adamı tekmeleyerek sürüklediğini gördü. Hazreti İsa Aleyhisselam, ihtiyarın bu durumuna çok acır. Hemen koşarak onu kurtarmak ister. Fakat ihtiyar kendisine engel olur ve şöyle der:
– Lütfen dokunmayın, ne olur dokunmayın, beni tekmelesin. Bu durum karşısında Hazreti İsa Aleyhisselam daha fazla merak ederek, sebebini sorar: – “Ben de zamanında babamı, burada, aynı şekilde tekmelemiştim. Bu genç benim oğlumdur. Benim babama yaptığımın aynısını, şimdi öz oğlum bana yapıyor. Babama yaptıklarımın intikamını alıyor.” (GÜRAN, Kemal, Kendi Kendine Kur’an Okulu, Akit Gazetesi Yayını, s. 235)
6. ANNE BABALARA KARŞI EVLAT OLARAK GÖREVLERİMİZ VAR? BUNLAR NELERDİR?
Anne ve baba haklarına riayet, İslâm dininde hem itikâdî hem de ahlâkî sorumluluklar arasında yer almaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde Allah’a kulluk ve itaatten hemen sonra anne ve babaya iyi davranmanın gerekliliği vurgulanmıştır.
Evladın anne ve babasına karşı sorumluluğu sadece maddi bir sorumluluk değildir. Bu sebeple, İslâm dininde, hali vakti yerinde olan evladın, fakir olan anne ve babasına zekat vermesi caiz görülmemiştir.
Çünkü anne ve babanın bakıma muhtaç olması halinde, onların her türlü ihtiyacını karşılama mükellefiyeti öncelikle çocuklarınındır. Zekât sadece mali bir sorumluluk iken, maddi ve manevi her türlü ihtiyacın karşılanması sorumluluğu çok daha kapsamlıdır.
لَا يَجْزِي وَلَدٌ وَالِدًا إِلَّا أَنْ يَجِدَهُ مَمْلُوكًا فَيَشْتَرِيَهُ فَيُعْتِقَهُ
“Çocuk, hiç bir iyilikle babanın hakkını ödeyemez. Ancak onu köle olmuş bir vaziyette bulur da satın alarak hürriyetine kavuşturursa hakkını öder.” (Müslim, İtk 25)
Hasan-ı Basrî hazretleri, Kâ’beyi tavâf ederken sırtında yük olan bir zât görüp der ki: – “Niçin yükle tavâf ediyorsun?” “Bu yük değil, babamdır. Bunu Şam’dan yedi defa getirip tavâf ettim. Çünkü, bana dinimi, imanımı öğretti. Beni İslam ahlâkı ile yetiştirdi. Bendeki hakkı büyüktür.”
“Kıyâmete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa da gönlünü yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur.”
o SEVMEK / HİZMET ETMEK/ İYİLİK ETMEK –İHSAN ŞUURUYLA HAREKET ETMEK / RIZALARINI KAZANMAK
« ثَلاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ بِهِنَّ حَلاَوَةَ الإِيَمَانِ
“Üç özellik vardır; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar: Allah ve Resûlünü, (bu ikisinden başka) herkesten fazla sevmek. Sevdiğini Allah için sevmek. …” )Buhârî, Îmân 9)
Ana ve babamıza karşı ilk görevimiz onlara itaat etmek ve iyilikte bulunmaktır.
Allah ve resulünün emir ve yasaklarına aykırı olmadığı sürece ana ve babamızın emirlerine itaat etmek, isteklerini yerine getirmek, rızalarını almak İslami bir görevdir.
وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِهٖ شَيْپًا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا
“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, … iyi davranın.” (Nisâ sûresi, 4/36)
ANNEYE ITAAT VEYSEL KARANİ
Veysel Karani, aşkı Resulullah ile yanıp tutuşmuştur. Tek emeli, biricik gayesi Resulullah’ın mübarek cemalini görmekti. Bu aşk ile günler gelip geçiyordu. Bir gün annesine:
– Anneciğim! Eğer müsaade edersen gidip sevgili Peygamberimizin mübarek yüzünü göreyim. Gidip Medine’de ziyaret edeyim, dedi.
Veysel Karani’nin anası uzun uzun düşündü. Sonra: – Bir şartla izin veririm. Resulullah’ı hane-i saadetlerinde (mübarek evinde) ziyaret edeceksin. Başka yerde değil, dedi.
Aşık-ı Resul olan Veysel Karani anam izin verdi diye sevinç içinde Medine yoluna düştü. Günlerce yolculuktan sonra Medine’ye ulaştı. Peygamberimizin evini sordu. Gösterdiler. Hane-i Saadetin kapısını çaldı. İçeriden Hz. Aişe validemiz: – Kim o? diye seslendi. Veysel Karani:
– Benim, ben, Veysel, Yemen’in Karan köyünden geldim. Resulullahı ziyaret için geldim dedi.
Hz. Aişe validemiz: “Resulü Ekrem mescide gitti. Hemen oracıkta görebilirsin” dedi.
Veysel Karani: – “Ah! dedi. Gidemem, anamın izni buraya kadar” dedi.
Hz. Aişe (R.A.) validemiz: – Ey Allah’ın kulu! Kimsin sen? dedi. Veysel:
– Adım Veysel’dir. Yemen’in Karan Köyündenim. Çobanlık yaparım. Sevgili Efendimizi ziyaret için buraya kadar anacığımdan izin almıştım. Demek ki görmek nasip değilmiş” diyerek gerisin geriye döndü.
Resulullah, mescidden döndüklerinde: -Ya Aişe! Buraya Üveys (Veysel) mi geldi?
Onun beni bu dünyada görmesi nasip olmayacak. Allah onu imtihan ediyor. Annesine olan itaatının derecesini ölçüyor, dedi.
Veysel Karani anasına geldi, olanları derin bir ah çekerek anlattı. Üzüntü ve kederinden sararıp solmuştu. Anası: – “Üzülme oğlum, üzülme dedi. Sen beni memnun ettin ya, Allah’ta seni memnun edecek. Sevgili Efendimizi öbür dünyada göreceksin” dedi.
a. HİZMET ETMEK
Yaşlanıp kendi ihtiyaçlarını temin edemez hâle gelince ana-babaların bütün ihtiyaçlarını temin etmek çocukların görevidir.
Abdullah b. Amr b. el-Âs’ın anlattığına göre, bir adam peygamberimiz (s.a.s.)’e gelerek cihada gitmek için izin istedi. Peygamberimiz de ona; “Annen baban sağ mıdır?” diye sordu. Adam: “Evet”, deyince Rasülullah (s.a.s.): “O hâlde sen önce onların rızasını almaya çalış, ” buyurarak ona bu görevini hatırlattı. (Buhari, Edeb, 9(5515).
Bu hadisten de anlaşılacağı üzere Peygamberimiz, cihada katılmak isteyen bir sahabeyi, ihtiyaçlarından dolayı, ana-babasının yanına göndermiştir.
Cihada gitmek için gelen başka birisine de buyurdu ki: “Annenin yanından ayrılma! Cennet onun ayağı altındadır.” (Terğib Ve Terhib, C.5, S.114)
Hayırsız evlatların akıbeti
Ana-baba, çocuklarına yeteri kadar iyilik yapmamış olsalar, hatta bazı zararları dokunmuş olsa da, çocuklar, onlara yine de iyi davranmak mecburiyetindedir.
رَغِمَ أَنْفُ ثُمَّ رَغِمَ أَنْفُ ثُمَّ رَغِمَ أَنْفُ قِيلَ مَنْ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ مَنْ أَدْرَكَ أَبَوَيْهِ عِنْدَ الْكِبَرِ أَحَدَهُمَا أَوْ كِلَيْهِمَا فَلَمْ يَدْخُلْ الْجَنَّةَ
Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor: Peygamberimiz (s.a.s.) çok öfkeli bir şekilde üç defa, ” Burnu yere sürtülsün (yazıklar olsun o kimseye), ” dediğinde Ashab-ı Kiram; “Kimdir o? Ey Allah’ın Resulü! ” diye sorunca;
“Ana-babası veya bunlardan birisi yanında ihtiyarladığı hâlde, Cennet’e giremeyip Cehennem’i boylayan kimse” der. (Müslim, Birr, 9).
ANNESİNİN DUASI İLE HZ. MUSA’YA (AS) KOMŞU OLAN ZAT
Musa (as); “Ya Rabbi bana cennetteki arkadaşımı göster!” dedi.
Allah ü Teala: “Filan şehrin, filan çarşısına git. Orada bir kasap vardır. Yüzü şöyle, boyu şöyledir. Senin cennetteki arkadaşın odur” buyurdu.
Hz. Musa (as) o dükkâna gitti. Güneş batıncaya kadar orada kaldı. Akşam olunca, kasap, bir parça et alıp zembiline koydu. Dükkândan ayrılırken, Musa (as):
“Ey genç, misafir için, yanında yer var mı?” buyurdu.
Genç “evet” deyip, beraber gittiler. Eve gelince, genç, bu etten güzel bir çorba pişirdi. Sonra evin bir köşesinden bir zembil daha çıkardı. İçinde çok yaşlı, zayıf, güçsüz bir kadın vardı. Bir güvercin yavrusunu andırıyordu. Onu zembilden çıkardı. Bir kaşık alıp, doyuncaya kadar ağzına yemek koydu. Sonra elbisesini yıkadı kuruttu ve yine ona giydirdi. Sonra tekrar zembile yerleştirdi. Bu esnada annesinin dudakları kımıldadı. Sonra adam zembili alıp duvara astı. Bunları gören Hz. Musa (as):
“Bu yaptıkların nedir?” buyurdu.
“Bu benim annemdir. Çok yaşlandı gücü takati yok. Oturacak halde de değildir. Çarşıdan gelince, onu yedirmeden, doyurmadan, ne yerim ne de içerim” dedi.
Bunun üzerine Hz. Musa (as): “O esnada annenizin dudaklarını kımıldattığını gördüm” buyurdu.
“Ya Rabbi oğlumu cennette Musa’ya (as) arkadaş eyle’ diye dua eder” dedi.
O zaman Hz. Musa (as): “Gözün aydın olsun, Musa benim ve benim cennetteki arkadaşım sensin” buyurdu. (Kaynak: Şamil İslam Ansiklopedisi)
EBU HUREYRE (R.A.) ANNESİ İLE OLAN İLİŞKİLERİ
Ebu Hureyre (R.a.) annesine çok düşkün birisidir. 5800 civarında hadis rivayet eden büyük sahabi. Medine valisi, Emevi halifesi Mervan B. Hakem’in halife vekili
Buhari’nin Edebü’l Müfred isimli eserinde bizlere aktarılıyor. Kendisi mescidi nebeviye yakın bir yerde oturmakta annesi ise Zül Huleyfe denen yerde Medine’nin mikat yerinde oturmaktadır. Her gün sabah mikat yerine gidiyor, orada annesine hizmet ediyor, hayır duasını alıyor ve dönüp gelip devlet işleriyle uğraşıyor. Akşamleyin de yine kendi evine uğramadan annesinin evine gidiyor, yeniden gönlünü alıyor ve evine dönüyor.
Aslında bu haliyle Ebu Hureyre biz ders veriyor. Bir hafta, belki bir ay, üç ay anne babasını görmeyenler, arayıp sormayanlara büyük bir ders veriyor. Çok şeyler söylüyor.
Hz. Aişe annemiz: “Sahabe içerisinde Ebû Hureyre kadar annesine düşkün, annesine karşı ikram ve ihsan içerisinde olan kimseyi bilmiyorum!”
BEYAZID-I BESTAMİ HZ. VE ANNESİNE SU İKRAMI
Soğuk havada su testisine derisi yapışıyor. “Ya Rabbi ! Ben oğlumdan razıyım, sende razı ol” dedi. Devamla “Oğlum inşallah Ârifler sultanı olasın” diye canı gönülden, içi yanarak aşk ile dua etti
b. İYİLİK ETMEK –İHSAN ŞUURUYLA HAREKET ETMEK
Abdullah b. Mesûd (r.a.) anlatıyor. Peygamberimize: – Allah’ın en sevdiği amel hangisidir? Diye sordum. Peygamberimiz: – Vaktinde kılınan namaz, buyurdu.
– Sonra hangisi? Dedim: Peygamberimiz: – “Anneye-babaya iyilik etmek”, buyurdu. Ben: – Sonra hangisi? Dedim, Peygamberimiz: – Allah yolunda savaştır, buyurdu. (Buhârî, Edep, 1; Müslim, İman, 36)
Anne-babaya karşı içtenlikle yapılan her hizmet, gönüllerini alan her söz insana sadece sevap kazandırmakla kalmayıp, evladın günahlarının affedilmesine de vesile olmaktadır. Zira bir kişinin cennete girebilmesi için, iman ve hayırlı amelleri yanında, günahlarının da affedilmiş olması gerekir.
“Anne ve babanıza iyilik edin ki, çocuklarınızda size iyilik etsin ve saygı göstersinler…” (Taberani, seçme hadisler, sh.142 no:11)
İnsanlar arasında iyi davranmama en çok layık olan kimdir
جَاءَ رَجُلٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ أَحَقُّ النَّاسِ بِحُسْنِ صَحَابَتِي قَالَ أُمُّكَ قَالَ ثُمَّ مَنْ قَالَ ثُمَّ أُمُّكَ قَالَ ثُمَّ مَنْ قَالَ ثُمَّ أُمُّكَ قَالَ ثُمَّ مَنْ قَالَ ثُمَّ أَبُوكَ
Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor: Bir adam Peygamberimize gelerek: “Ey Allah’ın Rasulü, insanlar arasında iyi davranmama en çok layık olan kimdir?” dedi. Peygamberimiz: “Annendir.” buyurdu. Adam: “Sonra kim? dedi. Peygamberimiz: “Annendir.” buyurdu. Adam: “Sonra kimdir? dedi. Peygamberimiz yine: “Annendir.” buyurdu. Adam: “Sonra kimdir? diye sordu. Peygamberimiz: “Sonra babandır.” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1).
مَنْ سَرَّهُ أَنْ يُمَدَّ لَهُ فِى عُمْرِهِ وَيُزَادَ فِى رِزْقِهِ فَلْيَبَرَّ وَالِدَيْهِ وَلْيَصِلْ رَحِمَهُ
“Rızkının çoğalmasını ve ömrünün uzamasını isteyen, ana ve babasına ikram ve ihsanda bulunsun ve akrabalarını ziyaret etsin.” (Terğib Ve Terhib, C.5, S.116/ Ahmet, seçme hadisler, sh. 152, no:27)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Ana-babasına iyilik eden evlat, peygamberlerle beraber cennete girer.” [i. Rafii]
c. RIZALARINI KAZANMAK
رِضَى الرَّبِّ فِي رِضَى الْوَالِدِ وَسَخَطُ الرَّبِّ فِي سَخَطِ الْوَالِدِ
“Allah’ın rızası, ana-babanın rızasında; Allah’ın gazabı da ana-babının kızmasındadır”. (Tirmizi, Birr, 3)
Semure oğlu Cabir (R.a.) anlatır: Nebi (s.a.v.) minbere çıkarak üç kere “Amin, Amin, Amin” dedi ve sonra bunu şöyle açıkladı: “Cebrail (as) bana gelerek dedi ki:
يَا مُحَمَّدُ مَنْ اَدْرَكَ اَحَدَ اَبَوَيْهِ فَمَاتَ فَدَخَلَ النَّارَ فَاَبْعَدَهُ اللّٰهُ فَقُلْ أٰمِينَ فَقُلْتُ اٰمِينَ
“Ya Muhammed! Anne-babasından biriyle beraber olup da onun rızasını kazanmadan ölüp, cehennemlik olan kimseyi ALLAH rahmetinden uzaklaştırsın.” diye beddua etti ve: “Âmin de” diye buyurdu. Ben de: “Âmin” dedim.” (Terğib Ve Terhib, C.5, S.120 / Taberânî, İbn-i Hıbban)
EBU TALİB’İN HANIMI FATMA HATUN
Burada bir de Ebu Talib’in hanımı Fatma Hatun’a değinmekte yarar var. Bu hanım, sekiz yaşından itibaren evine gelen Peygamberimiz (s.a.s.)’ e öz oğulları gibi davranmış ve O’nu bağrına basmıştı.
Fatma Hatun’a ömrü boyunca iyi davranmış, hürmette kusur etmemiş, onu sık sık ziyaret eder, hatırını sorardı. Fatma Hatun öldüğünde Hz. Peygamber (s.a.s.) “Annem öldü” ifadesini kullanmış, gömleğini kefen olarak vermiş ve kabre eliyle indirmişti. Çevresindekiler, Fatma Hatun’un ölümü karşısında Peygamberimiz (s.a.s.)’in gösterdiği sıcak alâkanın sebebini sorduklarında şöyle cevap verdi:
“Ebu Talib’ten sonra bu kadıncağız kadar bana iyiliği dokunan hiç bir kimse yoktur. Ahirette cennet elbiselerinden giyinmesi için ona gömleğimi kefen olarak verdim. Kabre ısınması, alışması için de oraya kendisiyle birlikte uzandım.”
Hz. Peygamber (s.a.s.)’in, Fatma Hatun’un ölümü karşısındaki üzüntüsünden hayret edenlere söylemiş olduğu şu söz daha enteresandır: “O benim annemdi! Kendi çocukları aç durur, suratlarını asarlarken o, önce benim karnımı doyurur, saçımı tarardı, o benim annemdi!”
o HOŞ VE GÜZEL MUAMELEDE BULUNMAK /SABRETMEK/ SÖZ VE DAVRANIŞLARLA İNCİTMEMEK/ HOR VE HAKİR GÖRMEMEK
d. YÜZLERİNE HÜSNÜ MUHABBETLE /ŞEFKATLE BAKMAK
Peygamber efendimiz “Ana-babanın yüzüne merhametle bakana, hac ve umre sevabı yazılır” buyurunca, “Günde bin defa bakarsa da böyle midir?” Denildi. Cevaben buyurdu ki: “Günde yüz bin defa baksa da…” (Terğib Ve Terhib, C.5, S.113)
Yine buyurdu ki: “Ana-babanın yüzüne sevgi ile bakmak ibadettir.” [ebu nuaym]
e. HOŞ VE GÜZEL MUAMELEDE BULUNMAK / SÖZ VE DAVRANIŞLARLA İNCİRMEMEK
Toprak tohuma, tohum yağmura, yağmur buluta ne kadar muhtaç ise insanda ana babaya öyle muhtaçtır. Sevgilerini yüreğimizde büyüterek, sözlerimize ve davranışlarımıza yansıttığımız ölçüde onları mutlu edebiliriz.
وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا “…onlara tatlı söz söyle…”
İnsanoğlu ana-babasına karşı her zaman kırıcı olmayan latif sözler söylemelidir. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’in babası Azer ile olan diyalogunu, Hz. İbrahim’in babasının kendisine karşı yanlış davranışlarına rağmen nasıl bir dil kullandığını bizlere şöyle bildirmektedir.
Bir zaman o babasına dedi ki: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın?
f. TEŞEKKÜR ETMEK
Kur’an-ı kerimde 3 şey, 3 şeyle beraber bildirildi. Biri yapılmazsa, ikincisi kabul olmaz. Peygambere itaat edilmezse, Allah’a itaat edilmiş olmaz. Ana-babaya teşekkür edilmedikçe, Allahü teâlâya şükredilmiş olmaz. Malın zekatı verilmedikçe, namazlar kabul olmaz. (tefsir-i mugni)
اَنِ اشْكُرْ لٖى وَلِوَالِدَيْكَ اِلَیَّ الْمَصٖيرُ
“… (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır”. (Lokman, 31/14).
g. SABRETMEK
Derdimiz Allah’ın rızasını kazanmaktır. Cihat, hicret, ümmet için çalışmak rıza için değil mi? İşte anne babanın rızasını kazanmak ta zalimde olsalar sabrederek mümkün olacaktır.
salar sabrederek mümkün olacaktır.
h. HOR VE HAKİR GÖRMEMEK
إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَا أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا.
“… ana-babalarınıza iyilik yapacaksınız. Şayet bunlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlarsa sakın onlara “öf ” dahi deme, yüzlerine bağırma…”(İsrâ, 17/23)
Bazen anne ve babalar bizim anlayış ve düşünce tarzımıza uymayan tutum ve davranışlar sergileyip bizimle ters düştüğü konular olur. Bizim gibi düşünmeyebilirler. Kendilerini yenileyemeyebilirler. Evlada düşün görev anne babaya karşı hoş görülü, anlayışlı davranmak ve onları bu düşünce ve tavırlarından dolayı hakir görmemektir.
o KARŞI GELMEMEK/ ASİ OLMAMAK/ SÖVMEMEK/ SÖVDÜRMEMEK /HAKLARINI YERİNE GETİRMEK
ı. KARŞI GELMEMEK/ ASİ OLMAMAK
Anne ve babamıza karşı görevlerimizin en önemlilerinden biri de onları üzecek her türlü söz ve davranıştan uzak durmaktır. Yani onlara kötü söz söylemek, sövüp lanet etmek veya asi olmamak gerekir. Anne ve babaya asi olmak onlara kötü muamelede bulunmak günahların en büyüklerinden kabul edilmiştir.
سُئِلَ عَنْ الْكَبَائِرِ فَقَالَ الشِّرْكُ بِاللَّهِ وَقَتْلُ النَّفْسِ وَعُقُوقُ الْوَالِدَيْنِ قَوْلُ الزُّورِ أَوْ قَالَ شَهَادَةُ الزُّورِ
Enes ibni Malik (R.a.) dan rivayetle, Bir gün Peygamberimiz (s.a.s.) ashabına; -“Size, büyük günahların en büyüğünü bildireyim mi?” diye sordu. Üç defasında da “evet bildir, Ey Allah’ın Resulü” diyen-ashab-ı kirâma bunların sırasıyla; “Allah’a ortak koşmak, haksız yere adam öldürmek, ana-babaya karşı gelmek ve yalan söylemek” olduğunu belirtir. (Buhârî, Edeb, 6 / Terğib Ve Terhib, C.5, S.131).
“Ana-Babasına Karşı Gelenin Ömrü Bereketsiz Ve Kısa Olur.” [İslam Ahlakı]
İlk başta anlattığımız gibi anne ve babalar Allah’ın kitabında belirtilen vasıflara ve peygamber örnekliğine sahip olmaları gerekir. Allah’ın emrettiği ölçüyü yerine getirmeyen ayetlerde belirtilen anne ve baba ilişkilerine sahip olmayan insanların ömrü bereketsiz olur.
Ebu Hureyre (r.a.) dan rivayet olunan hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cennetin kokusu beş yüz senelik mesafeden duyulur. Yaptığı iyiliği başa kakan, ana babaya karşı gelen ve içki tiryakisi bu kokuyu alamaz.” (Terğib Ve Terhib, C.5, S.133)
Bir başka hadis-i şerifte “Allah kıyamet günü üç kişiye merhamet etmez, rahmet nazarıyla bakmaz. Birisi Ana babasına karşı gelen kimse… Üç kişi de cennete giremez. Ana babaya karşı gelen…” (Terğib Ve Terhib, C.5, S.133)
ازَّحْفِ مِنْ وَالْفِراَرُ الوَلِدَيْنِ وَعُقُوقُ بِاللهِ اَلشِّرْكُ عَمَلٌ مَعَهُنَّ لايَنْفَعُ ثَلاتٌ
“Üç şey vardır ki, bunlar ile yapılan amelin faydası olmaz: 1. Allaha şirk koşmak, 2. Ana ve babaya asi olmak, 3. Muharebe meydanından kaçmak.” (Taberani, seçme hadisler, sh.156 no:34)
Hz Ebu Bekre (RA)‘den rivayete göre Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuştur: “Allah Teala bütün günahlardan dilediklerinin cezasını ahiret gününe erteler. Yalnız anne-babaya karşı gelmenin cezası hariç. Allah Teala anne-babasına isyan edenin cezasını ölmeden önce dünyada verir.” (Terğib Ve Terhib, C.5, S.139/ Hakim ve Esbahani)
Allaha isyan içeren istek ve emirleri hususunda anne babaya itaat edilmez
Ana-baba kâfir ise, onları kiliseden, meyhaneden, sırtta taşıyarak bile, geri getirmek gerekir. Fakat oralara götürmek gerekmez. Ana-baba zalim de olsa, onlara karşı gelmek, onlarla sert konuşmak caiz değildir.
Sa’d b. Ebî Vakkas’ın en büyük imtihanı annesi olacaktır.
وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلٰى اَنْ تُشْرِكَ بٖى مَا لَيْسَ لَكَ بِهٖ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِى الدُّنْيَا مَعْرُوفًا وَاتَّبِعْ سَبٖيلَ مَنْ اَنَابَ اِلَیَّ ثُمَّ اِلَیَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
“Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.” (Lokman 15.)
Kâfir olan ana-babaya hizmet etmek, nafakalarını vermek, ziyaretlerine gitmek gerekir. Küfre sebep olan şeyleri yaptıracaklarından korkulursa, ziyaretlerine gidilmez. (bezzâziyye)
Çocukların ana-babalarına karşı en önemli görevleri onlara itaat etmek, iyilik etmek yapılması haram olmayan isteklerini yerine getirmektir. Cenâb-ı Allah şöyle buyuruyor:
وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْنًا وَإِن جَاهَدَاكَ لِتُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
“Biz insana, ana-babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik. Bununla beraber, hakkında bilgi sahibi olmadığın (ilah tanımadığın) bir şeyi bana ortak koşman için sana emrederlerse, artık onlara bu hususta itaat etme.” (Ankebût, 29/8)
Bu ayet ashaptan Sa’d b. Ebi Vakkâs hakkında nazil olmuştur. Hz. Sa’d olayı şöyle anlatmaktadır: “Ben anneme hürmet ve itaat eden bir çocuktum, Müslüman olunca annem bana: Sa’d! bu yaptığın nedir? Ya sen bu yeni dinini bırakırsın, yahut da ben yemem içmem ve sonunda ölürüm. Sen de benim yüzümden; “anasının katili!” diye ayıplanırsın, dedi.
Ben; “Anneciğim böyle yapma. İyi bil ki, ben bu dini bırakmam!” dedim. Ve iki gün iki gece bekledim. Kadın ne yedi, ne içti.
Bunun üzerine:” “Anacığım! Ne istersen iste benden, ama benden inandığım dinden yüz çevirmemi bekleme! Vallahi! Yüz canın olsa ve her gün bir tanesi benim gözlerimin önünde çıksa, ben yine de iman ettiğim dinimden dönmeyeceğim. Artık ister ye, ister yeme” dedim. Bu azmimi görünce annem bu direnmesinden vazgeçti. Bunun üzerine yukarıdaki ayet-i kerîme nazil oldu. (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, XII, 121 ) .
Dinimiz anne baba hakkına o kadar önem vermiştir ki, kişinin anne ve babası müşrik bile olsalar, yine onarla iyi davranılmasını, hizmette kusur edilmemesini tavsiye etmiştir.
Hz Ebu Bekir’in (RA) kızı Esma (RA) anlatıyor: “Annem müşrike olduğu halde (benden bir şey istemek için) geldi. Ben de Peygamberimiz (SAV)’e: Annem geldi, görüşmek istiyor, onunla görüşeyim mi? diye sordum. Peygamberimiz (SAV): “Evet annen ile görüş.” buyurdu.
Müşrik olan anne bile kapıdan geri çevrilmeyecekse, sen nasıl mümin olan annenin yüzüne kapıları kapatabilirsin. Kapattığın her kapıdan dolayı, rahmet kapılarından mahrum kaldığını unutmamalısın
Ana-baba kötü bile olsa, yine onlarla iyi geçinmelidir! Ziyaretlerini terk etmek büyük günahtır. Hiç olmazsa, selam göndererek, telefon ederek, bu günahtan kurtulmalıdır!
Baba zalimde olsa adaletsizde olsa, çocuklar arasında ayrım yapmış olsa, gelinlerden birini diğerine üstün tutmuş olsa da, erkekleri kızlara ya da kızları erkeklere tercih etmişse de onlara karşı olan görevlerimizi yerine getirmek evlat olarak görevimizdir. Baba ve anneler yaptıkları haksızlıkların karşılığını kıyamet günü göreceklerdir.
İbn-i Abbas’ın Resulullah’tan (asm) yaptığı bir rivayette;
“Her kim sabah ve akşam valideyni kendisinden razı olarak gününü geçirirse sabah ve akşam ona cennetten iki kapı açılır ve eğer sabah veya akşamda valideynini kızdırırsa ona da cehennemden iki kapı açılır.”
O sırada orada olan birisi: “Ya Resulullah, eğer analar çocuklarına zulmediyorlarsa?” dedi. Cenab-ı Peygamber: “Evet; zulmetseler dahi yine onlara karşı gelmemek ve asi olmamak gerektir.” buyurdular. (Beyhaki)
l. SÖVMEMEK/ SÖVDÜRMEMEK
İnsan hiç ana babasına söver mi? Maalesef günümüz toplumunda bu korkunç manzaraları görmeye başladık. İnsanlar birbirlerine çok normalmiş, gündelik konuşmanın bir parçasıymış gibi küfür kelimelerini yüz kızarıklığı olmadan rahatlıkla kullanabilmektedirler.
إِنَّ مِنْ أَكْبَرِ الْكَبَائِرِ أَنْ يَلْعَنَ الرَّجُلُ وَالِدَيْهِ قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَكَيْفَ يَلْعَنُ الرَّجُلُ وَالِدَيْهِ قَالَ يَسُبُّ الرَّجُلُ أَبَا الرَّجُلِ فَيَسُبُّ أَبَاهُ وَيَسُبُّ أُمَّهُ
Abdullah ibn Ömer (R.Anhüma) peygamber efendimizin şöyle dediğini söyledi: “Bir kimsenin ana-babasına sövmesi büyük günahlardandır”. Ashab-ı Kirâm: “Bir kimse ebeveynine nasıl söver?” deyince, Efendimiz (s.a.s.): “Biri başkasına kötü bir söz söyler, o da tutar bunun ebeveynine söver” diye cevap verdi. (Buhârî, Edeb, 4).
“ Sen başkasının ana-babasına söversin, o da tutar senin ana-babana söver. Sen buna sebep olduğun için sorumlusun.”
Abdullah b. Amr: “Bir insanın babasına sövülmesine sebep olması, Allah katında büyük günahlardandır.”
m. LANET ETMEMEK
“Allah adından başkasına (putlara veya şahıslara) hayvan kesene Allah lânet etsin. Arazinin sınır taşlarını çalana Allah lânet etsin. Ana-babasına lânet edene Allah lânet etsin. Bir fesatçıyı, toplumu birbirine düşüren bozguncuyu himaye edene Allah lânet etsin.” (Müslim)
7. VEFATLARINDAN SONRA ANNE VE BABALARIMIZA KARŞI DA GÖREVLERİMİZ VAR MIDIR? BU GÖREVLER HAKKINDA NELER SÖYLENİR?
Ana-baba ölmekle onlara karşı olan sorumluluklar bitmez. Onların temiz hatıralarını devam ettirmek gerekir. İnsanları insan yapan da bir bakıma, nesilden nesile miras olarak intikal eden bu güzel duygu ve hatıralardır.
إِذْ جَاءَهُ رَجُلٌ مِنْ بَنِي سُلَيْمٍ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَبَقِيَ مِنْ بِرِّ أَبَوَىَّ شَىْءٌ أَبَرُّهُمَا بِهِ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهِمَا قَالَ ‏”‏ نَعَمْ الصَّلاَةُ عَلَيْهِمَا وَالاِسْتِغْفَارُ لَهُمَا وَإِيفَاءٌ بِعُهُودِهِمَا مِنْ بَعْدِ مَوْتِهِمَا وَإِكْرَامُ صَدِيقِهِمَا وَصِلَةُ الرَّحِمِ الَّتِي لاَ تُوصَلُ إِلاَّ بِهِمَا ‏.‏
Ebu Üseyd Mâlik İbnu Rebî’a es-Sâidî (r.a) anlatıyor: “Bir adam: “Ey Allah’ın Resûlü, anne ve babamın vefatlarından sonra da onlara iyilik yapma imkânı var mı, ne ile onlara iyilik yapabilirim?” diye sordu. Rasülullah (s.a.v): “Evet vardır” dedi ve açıkladı:
“Onlara dua, onlar için Allah’tan istiğfar (günahlarının affedilmesini) taleb etmek, onlardan sonra vasiyetlerini yerine getirmek, anne ve babasının akrabalarına karşı da sıla-i rahmi ifa etmek, anne ve babanın dostlarına ikramda bulunmak.”(Ebu Dâvud, Edeb 129, (5142); İbnu Mâce, Edeb 2, (3664).
i. DUADA BULUNMAK
Ölümlerinden sonra yapılacak duanın ebeveyne faydasını Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle dile getirir:
إِذَا مَاتَ الْإِنْسَانُ انْقَطَعَ عَنْهُ عَمَلُهُ إِلَّا مِنْ ثَلَاثَةٍ إِلَّا مِنْ صَدَقَةٍ جَارِيَةٍ أَوْ عِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ أَوْ وَلَدٍ صَالِحٍ يَدْعُو لَهُ
Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor, peygamber efendimiz şöyle buyurdular: “İnsan ölünce amel defteri kapanır. Ancak şu üç şeyle sevabı devam eder: Sadaka-ı câriye, insanların faydalanacağı bir ilim ve arkasından hayır dua eden bir evlât” (Müslim, Vasıyyet 14, (1631)
رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
“Ey Rabbimiz! İnsanların hesaba çekileceği kıyamet gününde beni, annemi, babamı ve bütün müminleri bağışla. ” (İbrahim, 14/41) .
وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
“…Ya Rab, küçüklüğümde bana şefkat gösterdikleri gibi, sen de onlara merhamet et” (İsrâ, 17/24)
ii. HAKLARINDA HAYIR VE HASENATTA BULUNMAK
Onlar adına sadaka vermekle kendilerine fayda sağlayabiliriz. Nitekim Ashaptan Sa’d ibnu Ubâde, anasın¬dan uzak bir yerde bulunduğu hâlde anası ölmüş, bunun üzerine Sa’d: Yâ Rasûlallah! Ben anamdan uzakta iken anam vefat etti. Şim¬di ben onun adına birşey sadaka etsem, bu sadaka yapacağım şey ona fayda verir mi? deyince, Rasûlullah: “Evet (onun adına yapacağın hayır, ona fayda verir)” bu¬yurmuştur.” (Buhari, Vesaya, 15)
iii. TEVBE VE İSTİĞFARDA BULUNMAK
لَكَ وَلَدِكَ بِاسْتِغْفَارِ فَيُقَال ؟ هَذَا أَنَّي فَيَقُولُ الْجَنَّةِ فِي دَرَجَتُهُ لَتُرْفَعُ الرَّجُلَ إِنَّ
“Kişinin cennette derecesi yükselir. O. Bu nereden geldi? Diye sorar. Kendisine: “Çocuğunun senin için istiğfar etmesindendir” denir”. (ibn mace)
iv. VASİYETLERİNİ YERİNE GETİRMEK
Anne ve babamızın vasiyetlerini de imkanlarımız nispetinde yerine getirmeye özen göstermeliyiz. Çünkü bizim onlar için yapmış olduğumuz iyilikler vesilesi sebebiyle, günahları var ise affedilebilir, makamları yücelere ulaşabilir.
Hac ibadeti yapamayıp da vefat eden ve bizlere bu ibadeti yapmayı vasiyet eden ebeveynlerimizin yerine bu ibadeti yerine getirebilir, onları bu sorumluluktan kurtulmalarına vesile olabiliriz.
v. YAKINLARIYLA İLİŞKİ KURMAK
إنّ اَبَرَّ الْبِرِّ صِلَةُ الوَلَدِ اَهْلَ وُدِّ اَبِيهِ
“Şüphesiz ki iyiliğin en iyisi, evladın baba dostlarını ziyaret (sıla) etmesidir.” (Müslim, Birr, 11, IV,1979)
vi. DOSTLARINA İYİLİK VE İKRAMDA BULUNMAK
Abdullah b. Dinar’ın anlattığına göre Hz. Ömer’in oğlu Abdullah bu hadis-i şerifi şöyle bir olay üzerine nakletmiştir: “Bir gün bedevilerden biri Mekke yolunda Abdullah’la karşılaşır. Abdullah bedeviye selam verdi ve bindiği merkebinden inerek onu bindirdi.
Biz Abdullah’a: “Allah hayrını versin, bunlar bedevidir, bedeviler ise az bir şeyden memnun olurlar.” dedik.
Bunun üzerine Abdullah şöyle dedi. “Bunun babası, babam Ömer b. Hattab’ın dostu idi. Ben Hz. Peygamber’in:
“İyiliğin en iyisi, çocuğun, babasının samimi dostlarına iyiliği ve ilgiyi devam ettirmesidir.” buyurduğunu işittim.” dedi. (Müslim, Birr, 11)
vii. KABİRLERİNİ ZİYARET ETMEK
8. GÜNÜMÜZ TOPLUMUNDA ANNE VE BABA OLMAK NASIL BİR DURUM? AYET VE HADİSLERDE ANLATILAN EBEVEYN VE EVLAT İLİŞKİSİ İLE GÜNÜMÜZ AİLE YAPISI UYUŞUYOR MU?
Bugün aile yapımızı tehdit eden pek çok unsurla karşı karşıyayız. Ahlâkî yozlaşma, rahata düşkünlük, kimlik bunalımı, özgürleşme ve bağımsız olma söylemlerinin kavramsal boyutunun doğru algılanamamasına bağlı olarak ‘biz’ şuurunun yerini almakta olan ‘ben’ (aşırı bireycilik eğilimleri ) ve neticede gittikçe küçülen yapı, üzerinde önemle durulması gereken hususlardadır.
o TV BAŞINDA GEÇEN BİR HAYAT
 (Günlük kaç saat tv seyrediyoruz, telefonumuzla oynuyoruz, bilgisayar karşısında vakit geçiriyoruz)
o ARTIK BAYRAM REKLAMLARINA KONU EDİLEN ZİYARETLER
o ANNELER VE BABALAR GÜNÜNE HASREDİLEN İLİŞKİLER
 (her yıl mayıs ayının ikinci Pazar günü anneler günü olarak dünyada kutlanır. Haziranın 3. Pazar günü babalar günü)
o SEVGİDEN UZAK, BİRBİRİNDEN KOPUK AİLE BİREYLERİ
 (yemekte bir araya gelemeyen, bayramlarda tatile giden, ziyaretleşmeyen)
o HELAL VE HARAMIN BİRBİRİNE KARIŞMASI
o GÜNAHLARA GÖZ YUMULMASI
 (ne olacak canım bu kadar sıkmaya gerek yok, hangi devirde yaşıyoruz)
o İMAN VE AHLAK DEĞERLERİNDEN UZAKLIK
 (kuran lafzına hapsedilmiş bir anlayış, aman uyusun sabah erken saatte kalmasına gerek yok,)
o PARÇALANMIŞ AİLELER/ BOŞANMALAR
 (2013 yılı evlenme sayısı:600.138 / boşanma sayısı: 125.305)
o YA ANAN-BABAN YA BEN ANLAYIŞI
o SOKAKLARA ATILAN YAVRULAR
(2013 aralık ayı itibarı ile TUİK verileri)
• Evlat Edindirme Hizmetlerinden Yararlanan Çocuk: 12.822
• Koruyucu Aile Yanındaki Çocuk: 3.351
• 906 çocuk evinde: 4.953
• Sevgi evlerinde: 3.952
• Erkek ve kız yetiştirme yurtları: 1.339
• Adalet Bakanı Bozdağ, Türkiye’deki ceza infaz kurumlarında 2014 Mart ayı itibariyle bin 686 çocuk tutuklu bulunduğunu bildirdi
n. KENDİ ELLERİMİZLE ATEŞE ATTIĞIMIZ NESİL (Tahrim 6)
o. YAŞLI VE HUZUR EVLERİNE TERKEDİN EBEVEYNLER
(esmi ve özel huzurevlerinde 2012’de 20 bin 817 yaşlı barınmaktadır.)
p. Uyuşunda büyüsün, doktor mühendis olsun diye büyüttüğümüz çocuklarımız

9. KONU İLE İLGİLİ AYETLERDEN VE HADİS-İ ŞERİFLERDEN ÇIKARILACAK DERSLER NASIL ÖZETLERİZ?
a. Onlara karşı sesi yükseltmemek
b. Kötü nazarlarla bakmamak
c. Onlardan önce söze başlamamak, konuştuklarında sözlerini kesmemek
d. Yaşlanıp bakıma muhtaç duruma düştüklerinde onlara hizmet etmek
e. Önlerinden yürümemek, toplum içerisinde saygınlıklarını zedelememek
f. Arkalarından konuşup-gıybet yapmamak
g. Onlar istemeksizin sevinecekleri işler yapmak
h. Şeref ve haysiyetlerini zedeleyici işler yapmamak
i. Onları kendi nefislerine, kendi rahatlarına tercih etmek
j. Sövmemek ve sövülmelerine sebebiyet vermemek
Modern toplumda, ilişkilerin mekanikliği içinde adeta kaybolurcasına yaşadığımız hayatlarımızda, anne baba ve yaşlılarımızın her zamandan daha çok sevgiye, ilgiye ve yakınlığa ihtiyaçları var. Sevgiyi yaşarken hissettirmek, onları manen kuşatır, yalnızlıktan, çaresizlikten kurtarır, kişiliklerine katılır ve gıda olur. Böylece aile ocağı herkes için huzurun soluklandığı mekânlar haline gelebilir ve en umulmadık güzellikleri yakalama fırsatı bulunabilir.
Dünya hayatına gelmemize vesile olan, her şeye muhtaç olduğumuz bir dönemde uykusundan, işlerinden, hayatından feragat ederek bizleri yetiştiren ve bu konuda titiz davranan, çocukluğumuzda bize ilk terbiyeyi veren, gençliğimizde tecrübelerinden faydalandığımız, dünyadan ayrıldıkları vakit kıymetleri daha iyi anladığımız ana-babamıza karşı saygılı olmamız öncelikle insanlığımızın bir gereğidir. İnsanlığın kaybetmemiş her birey vefakâr anne ve babasına gerekli muhabbeti gösterecektir.
Anneye ve babaya her türlü ikram ve ihsanda bulunmak, onların ihtiyacı olduğu takdirde bütün maddî ihtiyaçlarını gidermek, onlara “öf” bile dememek, onlara karşı daima tatlı dilli olmak, en güzel tavır ve davranışlarla karşılık verip en ufak bir şekilde onları üzmemek bıkkınlığı ifade edebilecek bir tavır takınmamak gerekir.
Gönüllerini kıracak en küçük bir sözden bile kaçınmak, her hususta rızalarını kazanmağa çalışmak, onları kendisinden memnun etmek, yaşlandıklarında onların her türlü hizmetine koşmak, hastalık anlarında tedavî ve bakımlarını yaptırmak çocukların görevidir. Hasta veya yatalak hâllerinde onların hizmetlerinde bulunmak Cennet’in kapılarını aralayan bir davranıştır.
Ana-babaya saygı ayrıca Yüce Rabbimizin bir emridir. Bu sebeple onlara karşı iyi davranmamız bizlere dünya ve ahiret saadeti kazandıracakken, onlara karşı takındığımız kötü tavırlar Yüce Rabbimizin bize karşı gazaplanmasına sebep olacaktır.

 

Written by İdris YAVUZYİĞİT

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir